Ana içeriğe atla

EYLÜL'DE EGE - 3 - SELÇUK- EFES


            Vee Aydın'dan ayrılıp yola koyuluyoruz. Kuşadası ve aydın gezisi için buraya, pamukkale gezisi için buraya tıklayabilirsiniz. İlk hedef Meryem ana evi sonra Efes sonrasında da Şirince ve en son durak Alaçatı.

            Meryem ana evinin çok güzel bir doğası var. Manzara izlemek için bile o dağ yolu tırmanılabilir. Hırıstiyanlar orada 15 Ağustos'ta hacı oluyorlar. Hz.Meryemin son yıllarını yuhanna ile birlikte burda geçirdiğine inanılıyormuş. Fakat okuduğum bazı kaynaklara göre hz. meryemin  son yıllarını nerde yaşadığı nerede öldüğü bilinmemekteymiş. Her neyse biz gittik gördük, bizimde peygamber kabul ettiğimiz Hz.İsanın annesidir ve değerlidir. Hatta şifalı sayılan suyundan da içtik. Ama tabi durum biraz ticaride olabilir girişte ya arabanıza yada size ücret alıyorlar kaçarı yok yani :) araçla iki kişi girdik ve 18 tl verdik.

Meryem ana evinin içinden bir görüntü
Panolardan oluşturulmuş dilek bağlama alanı






şifalı olduğuna inanılan su içme çeşmeleri

             Sonrasında Efes antik kente girdik. Giriş ücreti 30 tl, müze kart ile 2 kere ücretsiz, işbankası kartada 1 ay ücretsiz. Tarihi cilalı taş devrine dayanan eski bir yerleşim yeri birçok medeniyete evsahipliği yapmış birçok savaş, deprem görmüş ve hasarıda çok olmuş. Etkileyici bir atmosferi var.Biz doğu kapısından girdik. İki dağın arasında yer alan şehir ihtişamlı yapıları tamamlama tekniğiyle hayata döndürülmüş. Yapılar okadar büyükki o dönemin insanlarının boyutlarını düşününce vay be diyor insan. her yerde bir sutun her yerde bir kapı her yerde bir fisenk her yer oyma mermer işi insan yapılışlarını düşününce akıl erdiremiyor o dönemde o yoklukta nasıl yapmışlar diye hayrete düşüyor. Hepsi değerli yapılar ama ilginç olarak celsus kütüpanesini, büyük tiyatroyu, devlet agorasını, umimi tuvaleti mutlaka görün. İnsan antik kenti gezerken ne kadar çok tiyatro ve kütüphane var demekten kendini alıkoyamıyor. Buarada kentin birde limandan kapısı varmış onuda orda öğrenmiş olduk. Bu arada sizde mutlaka kapıda bulunan antikkent maketini incelemeyi unutmayın. Hepsini gezemediğimiz için atladığımız yerleri orda görme şansımız oluyor.

             Efes gezimizide tamamladıktan sonra şirinceye gidip güzel bir akşam yemeği yiyelim dedik. Şöyle yöresel güzel zeytin yağlıların tadına bakalım istedik. Şirinceye dar çok virajlı bir dağ yolu sizi götürüyor. Zaten kendisi tam anlamıyla bir köy ve arabanızı ya girişe parkedeceksiniz yada ilerideki otoparka bırakacaksınız ve yürüyerek gezeceksiniz Şirince'yi.  Sokaklar dar, yokuşlu ve arnavut kaldırımı o yüzden spor ayakkabılarınızı giyip düşeceksiniz şirince sokaklarına gerçekten güzel şirin bir köy egedeki birçok köy gibi. İnsanları gelen turistin 'para' olduğunun farkında çeşmede bile daha ucuza bulacağım damla sakızına birçok para vererek aldım tabi bunu çeşmeye gidince fark ettim ama ne fayda :) anlayacağınız malesef bir çok turistlik yer gibi orasıda.

           Gezdik dolaştık Taş Mektep Artemis Restaurant'ta yemeğimizi yedik. İçerisi müze, bahçesi çok güzel bir restaurant, şirinceye hakim tepede tarihibir taş ev müzeye çevrilmiş. Bahçede aynı zamanda minik dükkanlarda şaraplar ve hediyelik ürünler satılıyor. Asırlık çınarların altında mum ışığında yiyorsunuz yemeğinizi. Ah birde şu kediler olmasa inanılmaz sırnaşık ve çok fazla sayıda kedi var, ama öyle sırnaşıklarki ayaklarınıza dolanıp paçanızı çekiştiriyorlar, pıst diyorsunuz istiflerini bile bozmuyorlar,hatta yandaki duvarın üstüne tırmanıp patilerini masanıza atıyorlar ve kovalayamazsanız yemeğinizi alıp kaçıyorlar. O yüzdendir yemeğim zehir oldu resmen ayakta yedim garsonlarda baş edemiyor. Bu arada acaba ben mi çok abartıyorum dedim ama inanın her masadan benim gibi çığlıklar geliyordu tek değildim yani :)

Taş mektepte bu manzara eşliğinde yemeğinizi yiyiyorsunuz

Ege mezeleri


Yöresel ot kavurması
Fotodaki davetsiz misafirden ne demek istediğimi anlatabilmişimdir umarım

                Yemekten sonra arabamızı almaya gittik ve otoparktaki amca kahkahalarla uğurladı bizi öyle bir laf ettiki gülmekten kendimizi alamadık. Diyoloğu aynen aktarıyorum ama lütfen ege şivesiyle söylendiğini düşünün.
biz - amcacım bu kadar mı? bu çarşıdan başka gezilicek yeri var mı?
amca - e bu kadar be evladım.
         - reklamı büyük ( ellerini iki yana açmış kocaman)
         - kendisi bu kadarcık be yavrum ( avcunu büzüştürmüş öbür eliylede sarmış)
biz - gülüşüyoruz eşim 'haklısın amca' diyor
amca  - 'yaaa yavrum bu kadar bu kadarcık' diyor ve biz selametle diyip arabamıza biniyoruz o da bizi iyi dileklerle yolcu ediyor.

                Ya işte şirince de böyle 'bu kadar be okuyucum bu kadarcık'. :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ankara'da döner denince :)

                      Ankara'da döner denince aklıma gelen ilk yer tabikide Peçenek Döner . Önceden Etlik eski garajlar içinde olan mekan garajlar yıkılınca kendisini İskitler de iki katlı eski tarihi Ankara evi olarak yapılmış yeni bir yere taşıdı.                  Mekan öyle süslü püslü lüx, oyun alanı olan, bir yemekte 2-3 çatal bıçak getiren , kendinizi prens yada prenses hissedeceğiniz koltukları sandalyeleri olan mekanlardan değil. Ama çıktıktan sonra 'bu günkü döner neydi be...' yada ' dün yediğimiz dönerin tadı hala damağımda.' ve hatta ' geçen haftaki döner olsada yesek.' diyeceğiniz, akılda kalan bir lezzete sahip döneri var. Zaten buda yetiyor.                  Mekana gittiğinizde ayakta kalmanız, yemek yiyen kişilerin kalkmalarını beklemek zorunda kalmanız muhtemel çünkü özellikle öğle saatlerinde çok ama çok hızlı servis yapmalarına rağmen mekan çok kalabalık. Mekanın çok geniş bir müşteri kitlesi var. Çoğunlukla takım elbilesel

NASIL VERDİN BU KİLOLARI ?

            Bloğumu açalı çok olmuş ama hiç dokunmamışım artık dokunmaya karar verdim :) sizlerle paylaşmak istediğim o kadar çok şey var ki öncelikle bebeklerle ilgili, kilo vermeyle ilgili, yemekle pastayla börekle çörekle ilgili, kozmetikle ilgili kısacası bir çok şeyle ilgili :) Öncelikle bu günlerde bana çokça yöneltilen soruyla başlayayım bloğuma dönüşüme;  NASIL BU KADAR ZAYIFLADIN?  NE KADAR ZAYIFLAMIŞSIN!! NE YAPTIN?  İNANMIYORUM ESKİYE DÖNMÜŞSÜN. HEMEN ANLATIYORSUN, NASIL OLDU?

OYUN HAMURU YENİLEME :)

        Çocuklarımızın  severek oynadığı ( bıraksam İkra'nın saatlerce oynayabileceği ) oyun hamurları zamanla ilk günkü formlarını kaybederler ve ufalanmaya, güzel şekil almamaya, çatlamaya başlarlar. Annelerin en çok şikayet ettikleri şeyde budur, Her zaman yenisini mi alıcam? Oyun hamuru yetiştiremiyorum! Buna paramı dayanır? diye hayıflanırız. Aslında oyun hamurlarınız ne kadar kurumuş bozulmuş olursa olsun ilk günkü hallerini alabilirler. Bunun bir tek yolu var oda; sulamak :) evet yanlış duymadınız tek gerekli malzeme 'su', eee tabi birde kötüleşmiş oyun hamuru.